“olsun: gece misiniz, bir mehtabınız olsun..”/m.çetin
o kadar uzak değildi. o kadar yakın da
aşkın dokunabilirliği, gibi. ağlamayı gülmeye
gülmeyi ağlamaya dönüştürmekle, yani o yaz günü
çeşmesi gibi mayıs ağacı altında oturulan..kalbini mi
yani iyiliğini çıkarıp orta yere koyardı. varlığını koyardı
şimdi, görünmeden kimselere koruyor yine varlığını. kimseleri
görmeyi kabullenmeden..onun hayatı, yaralarını böyle kalmak-
la iyileştiriyor şimdilerde. oysa aşk, iklimi neden korkutsun insanı
kalbi neden soğusun insanın: aşk, o iyi ve kamaşan karmaşa
niye soğutsun ki arzusunu.. soğumadı..iyi ki
I.
hiç alınmadı sanki, hiç kırılmadı hatta
anlamını arayan bedeni cömert bir kalbi
hoşgörülü kelimeleri vardı manolya’nın
uzak bir liman olma dileği her defasında
dur-duraksız yollara yürüme serencamı..
kendine değil başkasına adadı kalbini ki-
dokunaklı bir iyimserlikle dokundu yeni
bir serüvene savruldu, manolya’nın
anahtarları değişti, zamanla
evden bir eve bir coğrafyadan öbürüne
seslenmek isterdim ardından, mesela:
dur ama; dur bir an hatırla geçmişi
an ve anla; o büyük aşk
bir daha inmeyecek bağrına.. diye..
II.
her şey anlaşılır, bağışlanmazdı ama
gün gelecek döneceği günü görecekti
bu yüzden, tam da bu iyimserlikten
belki doğaldı kırılması kalbinin
daha kırılsın daha savrulsun isterse
evet ama, ellerinde solgun bir güz gibi
solsun diye uzatmamıştı ki kalbini öteye
kimse değilken daha yüreğindeki yalnızlık
erken filizlenen ayrılık değilken daha aşk
-muhtemel bir son için belli ki yeni bir
ara ya da arya: bunu arayanlar bilir
ağladığını bilirim yani ayrılığını da
başkalarının riya günleri boyu mesela
gitmek istedi manolya, kaçmak istedi
hayata çıksa inciteni oldu kaşla-göz
arasında: ölü adamlarla dertleşti..
bir dertlenişi vardı ki dağlara karşı
toplanırdı serin rüzgâr ağaçlarıyla
elbiseleri ve kalbi ile de eserdi, ki
her mahallede bir solgun manolya..
sevdiği şiirleri toplardı defterlerle
ibrahim’in karakalem resmini de
asardı evinin duvarına, kalbiyle
arandı ve gitmek istedi ve gitti
ama dönmek isteyecek belki
yeni bir yanılgı serüveniyle..
III.
sarısabır öyküler arasında mehtabın koyulaştığı anlar vardı
sonbaharlı hüzünler ve resimler güle oynaya gelen haberler
ayaklar altında ezilen çimenler arasında bir ağaç yanında
bir çeşme ağlanan ve gülünen ve geçilen bir çeşme henüz
ve henüz elini yüzünü yıkamış iki suret karşılaşması
ve intihar ağlaması..
o yaz günü çeşmesi o hatıra o esrik ve o..akşam parkları ki
her zaman bir deli saçmasıdır ama sahicidir kim bilir artık
nerdedir kim bilir şimdi ‘nerdeyiz’ diye aranmaktadır iyi ki
“bir gün başımı alıp gitmek istiyorum xozat’ın bu insanları
arasından” dedi ve gitti artık ölü erkek ağaçları tarafından
söz oldu torba doldu unutulur oldu ya da riyakarlık oldu ki
oldular arasına unutulanlar da kondu yeni başlayanlar oldu
duruyor şimdi aklımda hiç çabasız ağrısız aramasız iyi ki..
.. /rina ve salvo ve gezgin ve tepetaklak geçilen oluşları arasın-
dan yepyeni bir iğne deliğine birazdan mı yani evet unutmak
ilâ hatırlamak gibi ya da evet birazdan bir deniz üstünden bir
kara yerine kötü bir cin olup çarpa çarpa
lila: geceye gecikmiş bir uzak mehtap..
sonra
, uzun uzun atlılar koşuyorlardı
uzun atlılar bir çıkmaza çağırdı mehtabı
bir tuzak mı
, dinamit ve silah sesi, sonra
o uzun zaman atlıları tuzağa çektikleri
bazı zaman koşucularını vuruyorlardı
onlar işte, kötü kokuları ağaç kovuklarına
onlar işte, o uzun kamaları ve alaylarıyla
rina ve salvo ile mehtap ölgünleri arasında
ocak’07-mart’09
eskiten@gmail.com
Yorum Yok