Browsing Category

Genel

Genel yazılar

Emirali Yağan’ın Toplu Şiirler Kitabı Çıktı: Akın Yanardağ

Reddi Miras
cetlerden miras alışkanlıklarla mühürlü
kötü huylu bir ülkede insan sıkılır elbet
böyle şamatayla konuşur olmasa silahlar
kudurur içimizdeki kurt
boğulur derimizin altındaki yılan

Emirali Yağan/Ne El Dorado Ne İthake

Emirali Yağan’ın yayınlanmamış şiirlerini de kapsayan toplu şiirleri “Gitmek Bir Uzun Öykü” adıyla

online-pharmacy-uk.com

, Red Kitaplığı etiketiyle yayınlandı. 1981-2021 arası yıllarını kapsayan Toplu Şiirler’inin Urmiye Mavisi’nden, Ne El Dorado Ne İthake’ye varan izleğinde, deneyim aktarımını ve şiir aracılığıyla ufkumuza serilen; yaşadığı, geçtiği, geçip gördüğü bizatihi kendi yol halini yazdığı görülüyor.

Daha önce yayınlamadığı şiirleri “Ne El Dorado Ne İthake” başlığı altında bir araya getirmiş. “Toplu Şiirler” içinde yer alan bu başlık babında bir iki cümle edecek olursak, Emirali Yağan’ın niteliği sürdüren şair tavrı, denebilir ki bu şiirleriyle de tozunu silkiyor dünyanın. Şiirin eleştirel tavı, titiz anlatısı, estetiği ve vicdani lirizmi, ‘iyimser olmanın sırası değil’ der gibi, yaşam halini sınıyor okuyucunun. Lafını esirgemeden dünyayı getirdiğimiz yeri gözümüze serip, çarşaf gibi yüzümüze silkiyor. Obur, aç gözlü, hırs ile semirmiş iktidarların yeni bir Nuh planı her zaman devredeydi, diyor. Gidi uygarlığın, yağmanın, görkemli tımarhanelerin, sömürü müzelerinin ve egemenlik ilişkilerinin bizi getirdiği yer işte, “vatan sağolsun!” nidaları altında “sonsuz yağma”nın pay edildiği yer oluyor. Devamını oku

Genel Ütopiya

Mehmet Çetin: “Taraf olmanın şiirini, öyküsünü, yazısını yazmaya çalışageldim hep.”

“Varolma biçimlerinden biri olarak tanımlıyorum yazmayı ve okumasız bir yazmayı zaten düşünemiyorum.”

Yazarlar ve şairlerle kısa kısa sorular ve yanıtlar içeren söyleşilerimizi sürdürüyoruz. Hızlı sorular, hızlı yanıtlar. Her yazarın dünyasına bir ışık düşürecek söyleşiler. Sorularımızı bu kez şair Mehmet Çetin’e sorduk, kısa yanıtlarımızı aldık.

Hangi yazar, şair veya karakterle bir gününüzü geçirmek isterdiniz? Neden?

Mehmet Çetin: Sorunun bendeki ilk karşılığı Feqiyê Teyran oldu. Neden mi? Kuşların dilini konuştuğu için çok merak edegeldim.

Okumakla ve yazmakla ilgili ilk anınızı hatırlıyor musunuz? Ne hissetmiştiniz? 

MÇ:  Okumakla ve yazmakla ilgili ilk anılar yok belleğimde ama okumak da yazmak da… sekiz yaşında öğrendiğiniz bir dille yapmak hiç kolay olmadı. Çok iyi şeyler hatırlamıyorum yani.

İlk kitabınızı elinize aldığınızdaki duygu neydi?  Devamını oku

Genel Kırmanckî yazılar

Kayıp Seslerin izinde: Suredar*/ Akın Yanardağ

“Yani çocuğun sesinden anadiliyle havalanan o ilk sözcük,
o ilk hece, o ilk harf, ana dille ‘iqrar vermek’ olarak ele alındığında..” (M. Çetin)

Bir Minnet Albümü

Bu sesler nereden geliyor? Suredar albümü için Agos Gazetesi’nde  yayınlanan bir söyleşide geçiyor bu cümle. Evet, bu sesler nereden geliyor? Bu coğrafyadan; Mehmet Çetin’in dediğiyle ‘egemenlerin fiziksel, ruhsal, duygusal vb. pek çok alanda yaralı bıraktıkları bu coğrafyadan, yani bu dağlardan, bu ırmaklardan, bu evlerden..

Mehmet Çetin ile Umut Akar’ın ortak çalışması olan Suredar**, 2010 yılında Kalan etiketiyle yayınlanmıştı. Albümdeki şiirler Mehmet Çetin’e, müzikler ise Umut Akar’a ait. Kısa sürede tükenen bu çalışmayı tekrar hatırlamak ve hatırlatmak niyetindeyiz, ki öyledir; bazı şeyler tektir, özeldir. Kendi öncesinde, şimdisinde ve ötesindedir. Dili, teması, içeriği ve derinliği ile bütünselliğini ifade etmeye çalıştığımız bu albüm

, uzun yılların birikimi, deneyimi, aktarımı ve içtenliği ile, beden ve ruh arasındaki uyumun, Kırmanc geleneğinin kadim sesleri ile harmanlanması anlamında da içine doğurduğumuz hayata bir minnet albümü aynı zamanda. Kadim olanın, öncel olanın gündelik ve verili anlamlarının dışında bir sürekliliği, sözünü yükseğe astığı bir kalıcılığı vardır. Gelenekle kurduğu ilişkinin geleceğe aktarımı anlamında da Suredar’ın dinlerken kulağımızda kalan tınısı, ‘bu sesler nereden geliyor’ dedirten iç seslenişi işte buradan geliyor. Raa Sure adında bir çalma tekniği üzerine çalışan Umut Akar’ın, albümdeki şiirlerle kurduğu mana ilişkisi de yine buradan..

‘Var Olan Bir Şeyin Yok Olamayacağı..’ Devamını oku

Genel Ütopiya

Aydınlık Sorgular: Özgür Düşün Dergisi/ Mehmet Çetin

Zorunlu ön açıklama: Özgür Düşün’de sürdürülen ‘soruşturma’ya yanıtlarımızın gecikerek gelmesinin nedeni bizatihi kendimiziz. Yani, arkadaşların ısrarla takip etmelerine karşın yanıtları zamanında iletememiş olmakla ‘aydın sorumluluğumuzu zamanında yerine getirmediğimizi en baştan ve peşinen beyan etmek isteriz. Ancak..

1- “Ben aydın değilim”: …ancak dediğimiz yerden başlayarak ilk sorunuzu yanıtlamaya çalışalım: uçurumun öte yakası olarak tanımladığımız elli yaş sınırda bir insan olarak, şu ana kadar kendimize sanırız hiç ‘aydın’ demediğimizi en baştan söyleyelim. Bu tutum başlangıçta belki sezgiseldi ama doğru ya da yanlış, hayli zamandır farkında bir tavır alışı içerdiğini söylemeliyiz. Kendisine hemen hiç ‘aydın’ dememiş birinin ‘aydınlara dair bir soruşturmanın muhatabı kılınması ne derece doğru bilmiyoruz ama söz hakkı tanıdığınıza göre kimi yaklaşmalarımızı paylaşmak isteriz.
Böylece, ‘aydın kimdir’ in bizde ve kanımızca çağda da ilgiye değer bir karşılığının olmadığım da söylemiş oluyoruz. Evet, bunun da algı sürecinden başlayarak, kavrama ve kavramlaştırma süreçlerinde, farklı bir tarih okumasında ve nihayetinde de bir zihniyet dünyası meselesinde saklı olduğunu ve bu anlamda tam da Batı-Merkezci bir yaklaşım olduğunu görmemiz gerekir diye düşünüyoruz. Avrupa-Merkezci zihniyet dünyasının ürettiği kavram ve dayatmalardan kopuşu yaşayamıyor oluşumuz, soruyu tersten okumamıza pek olanak tanımıyor. ‘Aydın’ , aydınlanma çağı ve sürecine karşılık düşen sosyo-toplumsal ve tarihsel bir tekabüliyettir, 21. yy.ın sorunu olmaktan da çıkmaktadır, o kadar! Devamını oku

Genel yazılar

“Öteki”nin Karşı Belleği ve Yas Tutma: Esra Gültekin

Zayıflığımızdan çok, gücümüzün yükünü çekiyoruz.”diyor,  A. Einstein. Bu yük, egemenin kendi gelecek kuşakları üstüne çökecektir daha çok. Ama ülkemizde bu yük, kuşaklar boyu devam ettiği için, egemen kuşakların sırtında kolektifleşmiş ve giderek kendi yıkımına dönüşme riski altındadır. Yasını yaşayamayan toplumlar, yasını yaşadığını göremeyen egemen kuşakların karşısına bu kolektif bellek ile çıkacaktır. Dersim38’in son günlerinde hayatta kalabilmiş bir ihtiyar, niyaz (Dersim geleneğinde ölenlerin ardından verilen bir tür adaktır) vermek için sağ kalanlara bakar, sağına soluna bakınır ama bir kaç kedi-köpekten başka etrafında kimseyi bulamaz, adağını onlara sunar.. Sunar ama, o adak yüzyıl sonra nerdeyse, bir söylence gibi yayılır o toplum içinde. 

Toplumsallaşmış yas süreçleri, kamusalın içine bir öteki olarak ağ kurar. Bu ağ içinde, egemenlerin dezenformasyon, manüpüle araçları arasında yapabildiği oranda kendi olma sürecini yaşar, kendine çekilir, kendine mal eder acısını. “Öteki”sidir ki kendi ötekisini yaratır. Egemenin, “öteki”sinin yası üstüne konuşmama, yalnızlaştırma, onu görünür kılmama; kullandığı şiddeti meşru olana çekme çabası bu ötekiliği derinleştirir. Ama yas, orta yerdedir; kaldırılmayı ve eşit hak düzlemindeki talebini yenilerken, sonraki kuşakların önünde giderek bir sorun olarak büyür.

Devamını oku

Blog Genel Şiir yazılar

İNSANI YADIRGATAN DİZELERİN ŞAİRİ

Çünkü şairin şiirlerinde anlam ve estetik bir ölçüde dizelerin derinlerine gömülmüş durumdadır. 

Mehmet Akkaya

İnsanı yadırgatan dizelerin pek çok yerli ve yabancı şairi bulunuyor. Bunlardan birisi de yakın zamanlarda tanıştığım genç şair arkadaşım Akın Yanardağ’dır. Vaktidir (Sur Kitap, 2018) adlı şiir kitabını bana imzaladığı günlerde M. Proust okumaları yapıyordu. Akın, “okuyarak” yazan şairlerden birisi. Son on yıldır şiire yoğunlaşan Yanardağ’ın daha evvel yayınlanmış Üzgün Ağaç Ağıdı (Sur Kitap, 2014) ve Aşka Şirk Günleri (Sur kitap, 2015) adlı şiir kitapları da bulunuyor. Bunları daha evvel okumuştum ama üzerine yazma imkanı olmamıştı. Şimdi her üçünü de konu ederek yazmak istiyorum.

Akın dostumun şiirlerinin, şiir geleneğimizin neresinde yer aldığını, nasıl bir pozisyonda bulunduğunu, dilini ve üslubunu, ayrıca yöntem ve amacını kestirebilmek için yakın tarihimize kısa bir göz atmak gerekiyor. Çünkü Akın’ın şiirlerinde geniş bir mekan, geniş bir zaman yanında alışılmışın dışında dize kurulumlarıyla insanı yadırgatan bir form bulunuyor. Böyle bir formun, arkaplanında buna imkan veren bir geleneğin bulunması gerekir. Şair bu geleneklerden beslenerek anılan şiirleri kuruyor olmalıdır.

Devamını oku

Genel

şair, orda dokunuyor yarasına: hasan ağırdağ

“sinekler yaralarından dökülen kana konacak
masa etrafında kimi sözler ayağa kalkacak
sesine bak
kuşlar konacak uçurumuna
orda bir zaman olacak”

Akın Yanardağ

Ayarı kaçmış dünyanın detone ses tellerinde dinlenen şiir

http://weinstube-schilderwach.de/html/ohne/tuotekategoria/ekseema/index.html

, aşka dair ağır yaralar aldı. Sakallarına ak düşmüş şairlerin dilinde çırpınıp can verdi sözcükler. Usturaya vurulmuş tutsak saçları gibi mutsuz düştüler ayakları önüne. Oysa bir klarnet sesi durdurabiliyordu beni taksim meydanında, sahibinden satılık kentler yerleşiyordu seslere; sesim, ses vermiyordu kimseye.

Devamını oku

Genel Şiir

“vaktidir” yayımlandı

“akın yanardağ’ın önceki kitapların tekrar baskısıyla birlikte üçüncü şiir kitabı “vaktidir”, çıktı!
üzgün ağaç ağıdı ve aşka şirk günleri adlı şiir kitaplarından tanıdığımız akın yanardağ’ın yeni şiir kitabı olan “vaktidir” sur kitaplığı tarafından yayınlandı.
hafızayı diri tutma alanı olarak hatırlama ve hatırlatma izleği üzerinden giden yanardağ, tam da bugün, yarına dair bir zamanıdır demenin;üstümüzdeki ölü toprağı atmanın, hayatımıza, kalbimize dair orta yerde duran ve olgunlaşan söz ve eylem olanaklarını çoğaltmanın vaktidir, diyor.

iktidarların oluşturmak istediği dünyanın içine alamadığı, değiştiremediği bir öte zaman olarak, egemene, despota, onun normlarına, hazır olana karşı zamanıdır, diyor. cezaevlerinde, sokaklarda, barikatta, düşünsel birikimde bir öte zaman olarak, bizden önce gelen birikimin sürdürülmesidir, diye imliyor.” 

kaynak: sancı kültür sanat edebiyat dergisi