Browsing Tag

sur kitaplığı

Şiir

bir mehtabınız olsun: akın yanardağ

                     “olsun: gece misiniz, bir mehtabınız olsun..”/m.çetin

o kadar uzak değildi. o kadar yakın da
aşkın dokunabilirliği, gibi. ağlamayı gülmeye 
gülmeyi ağlamaya dönüştürmekle, yani o yaz günü 
çeşmesi gibi mayıs ağacı altında oturulan..kalbini mi
yani iyiliğini çıkarıp orta yere koyardı. varlığını koyardı
şimdi, görünmeden kimselere koruyor yine varlığını. kimseleri 
görmeyi kabullenmeden..onun hayatı, yaralarını böyle kalmak-
la iyileştiriyor şimdilerde. oysa aşk, iklimi neden korkutsun insanı
kalbi neden soğusun insanın: aşk, o iyi ve kamaşan karmaşa 
niye soğutsun ki arzusunu.. soğumadı..iyi ki

I.
hiç alınmadı sanki, hiç kırılmadı hatta
anlamını arayan bedeni cömert bir kalbi
hoşgörülü kelimeleri vardı manolya’nın
uzak bir liman olma dileği her defasında
dur-duraksız yollara yürüme serencamı.. Devamını oku

Şiir

ıssız bölge: akın yanardağ

“kimse unutkanlıktan bir adım geride durmasın

ileriye ileriye hep ileriye polisin panzerin ilerisine

mülkiyetin devletin çok yiyen çok içenlerin ilerisine

sınıf duvarları ulus kavim duvarlarının içinden ileriye

nereli olduğunu unutmanın

http://juergen-liefmann.de/css/kaufen/tuotekategoria/heinanuha/index.html

, ağlarından kutulmanın içine

bölünen her bir parçanın birbiriyle ayrı ayrı birlikteliğine

buradan geçilecek. bekliyoruz

kendini aynı kılmaya meyillidir insan

buradan geçecekler ve öncekiler gibi

geçip gidemeyecekler, bunu kuruyoruz Devamını oku

Söyleşi

Akın Yanardağ’la söyleşi /Erkan Bulut

Zaman yeni ağıtlar yakıyor yüzyıla

Akın Yanardağ’la söyleşi /Erkan Bulut

Şiir, hakikat üretimine katkıda bulunmalıdır

“Zaman yeni ağıtlar yakıyor yüzyıla” diyorsun. Şiirlerinde de yüzyıl vurgusu yapmışsın. Yüzyıl vurgusunun sebebi nedir? “İnsan kendinin sürgünüdür” demişsin sen kendi sürgünlüğünü nasıl anlatırsın?

Nasıl ifade edilir, düşünmek lazım ama, bu yüzyıla ‘sürgünler’ veya ‘soykırımlar yüzyılı’ ifadesini kullanmakta tereddüt ediyorum. Bu yapılanları meşrulaştırmak olabilir. Sanki başka türlü yapılamazmış izlenimi yaratabilir. Belki yani, bilmiyorum. Öte yandan yok etmeye yönelik uygulamaların bu yoğunlukla ve bu denli sistemleştirilerek yaşandığı başka bir dönem var mıydı? Emperyal aşamanın, uluslaşmanın beraberinde getirdiği yıkımlar bunlar. İnsanın kendi sürgünü olması da bununla birlikte düşünülebilir sanırım. Ötekileştirmeyle

Buy Amoxil UK

, sürgün etmeyle, baskıyla

, yakıp yıkmakla insanın kendi olma araçlarının da elinden alındığı, kendinden uzaklaştırıldığı birtakım sonuçları oluyor bunun. Şunu görüyoruz artık, insanın içine doğduğu, sokağında dahi kendini oralı hissedememesi ile dünyanın öbür ucunda doğduğu sokakla arasında hissettiği mesafe nerdeyse aynı. Benim sürgünlüğümün de bundan kopuk bir yanı yok. Dağınız bombalanıyor ve siz o ağacın, otun, kuşun içindeki o canlı hayatın iktidarlar tarafından nelere maruz bırakıldığını görüyorsunuz. Doğa çaresiz değil elbette. İnsan da çaresiz değil. Hayat başka olanaklar da biriktiriyor ve bunu görünür kılıyor. Çünkü tüm bu zulümlere karşı ‘hayır’ diyen, birlikte yaşam olanağını, hayatı çoğaltmanın düşünü kuranlar da var. Bir birikim var, özellikle Orta Doğu gibi bir yerde bu birikimin kendini çoğalttığı bir Rojava örneği var. “Çağın direnişi” diye de adlandırılan Afrin direnişi böyle bir karşı koyuşun, böyle bir bilincin pratiğini anlatıyor bize, hayır diyebilmenin olanaklarını..

Devamını oku

Blog Genel Şiir yazılar

İNSANI YADIRGATAN DİZELERİN ŞAİRİ

Çünkü şairin şiirlerinde anlam ve estetik bir ölçüde dizelerin derinlerine gömülmüş durumdadır. 

Mehmet Akkaya

İnsanı yadırgatan dizelerin pek çok yerli ve yabancı şairi bulunuyor. Bunlardan birisi de yakın zamanlarda tanıştığım genç şair arkadaşım Akın Yanardağ’dır. Vaktidir (Sur Kitap, 2018) adlı şiir kitabını bana imzaladığı günlerde M. Proust okumaları yapıyordu. Akın, “okuyarak” yazan şairlerden birisi. Son on yıldır şiire yoğunlaşan Yanardağ’ın daha evvel yayınlanmış Üzgün Ağaç Ağıdı (Sur Kitap, 2014) ve Aşka Şirk Günleri (Sur kitap, 2015) adlı şiir kitapları da bulunuyor. Bunları daha evvel okumuştum ama üzerine yazma imkanı olmamıştı. Şimdi her üçünü de konu ederek yazmak istiyorum.

Akın dostumun şiirlerinin, şiir geleneğimizin neresinde yer aldığını, nasıl bir pozisyonda bulunduğunu, dilini ve üslubunu, ayrıca yöntem ve amacını kestirebilmek için yakın tarihimize kısa bir göz atmak gerekiyor. Çünkü Akın’ın şiirlerinde geniş bir mekan, geniş bir zaman yanında alışılmışın dışında dize kurulumlarıyla insanı yadırgatan bir form bulunuyor. Böyle bir formun, arkaplanında buna imkan veren bir geleneğin bulunması gerekir. Şair bu geleneklerden beslenerek anılan şiirleri kuruyor olmalıdır.

Devamını oku

Blog Söyleşi

Üzgün ağacın hatırlattıkları: Önder Elaldı

"Hafızanın kendi deneyimi üzerinden tanıklığı"

Akın Yanardağ’ın Belge Yayınları’dan çıkan ilk şiir kitabı olan “Üzgün Ağaç Ağıdı” yayınlandı. Zorunlu göç, ayrılık, aşk, ağıt gibi temaların ağırlıkta olduğu kitapta şiir severlerin ilgiyle okuyacağı şiirler yer alıyor. Yanardağ, kitabın ana izleğinin hatırlama ve hatırlatma üzerinden yürüdüğünü ifade ediyor. Hatırlama ve hatırlatma edimini ise; yakılan orman, yerinden edilen insan, boğdurulan ırmağın hiç dinmeyen yarasının ağıdı olarak tanımlıyor. ‘Ağıt, başlı başına hafızayı geri çağırma işlevi olarak sistemle bir uyuşmazlık halidir’ diyen Yanardağ, ağıt ile hafızanın biraradalığına dikkat çekiyor. Doğa ile insan arasındaki özdeşlik hallerini şiirlerinde ağaç metaforu ile dile getiren Yanardağ, bu dengeyi şöyle ifade ediyor: “Burada pagan bir kültürlenme hali var. Kitapta ‘Dilek ağacı’ şiiri var mesela, ortak bir duyma, hissetme, algılamayı ifade ediyor. 38’in kırım ve kan günlerinden kalma bir ‘efendi ağacı’ var. Yani bizimle başlamayan hayat bizimle bitmiyor. İnsanın ağaç, ağacın insan olma durumu söz konusu”.

Devamını oku

Blog Söyleşi

Mehmet Çetin ile söyleşi: Akın Yanardağ

Açlığın içinden' yola düşen sözler, Taşa Hatıra'da kendilerine bir yurt buldular gibi..


“ki biricik yurdu insanın/ dağıymış, meğer” Taşa Hatıra’da yer alan ve sanki kişisel bir hayıflanma ya da ‘henüzmüş’ gibi duran bu dize, bu ‘meğer’, M. Çetin’ini okumaya başlarken ne kadar dikkatli olmam gerektiğini de hatırlatan bir dize aslında. Yani yirmi yılı aşkındır yayımlanan şiir, öykü, lirik yazı türü kitaplarına dönüp bakıldığında, kent kaosunun muhtemel tüm derinliklerinde o ‘ucu kırık sustalı’sını sınarken de hep bir dağlıdır aslında. Dolayısıyla, onun ‘dağ, bilir’ saptamasını da yanıma alarak okumayı sürdürmek dileğindeyim.

Devamını oku

Blog Söyleşi

akın yanardağ ile söyleşi /özkan bulut

“acılar mı büyüttü, anılar mı..”

-neden üzgün ağaç ağıdı, ve niye ağıt?
-“ağaç ki çiçekler arasında/o benim işte” demişti zahrad. ağaç ki ağıtlar arasında, o benim işte, diye okuyabiliriz bunu, içine doğduğum dersim gerçekliğinde. yani orada ağıt, tıpkı yakılmakla bitirilemeyen ağaçlar gibi bütün ömrümüzü çevreleyen bir hal. annemden bana kalan en belirgin izlerden biridir hatta. annenin o en içten ağıtlarını dinlediğimde onun kendini ifade edişi, tarzı, üslubu beni çok etkilemiştir. yani doğanın bu en eski hali bizde de ‘ağaç ağıdı’ halinde kendini özdeşleştirdiğini söyleyebiliriz. Devamını oku

Blog Söyleşi

“Söz ve Eylemi Çoğaltmanın Vaktidir”: Akın Yanardağ

Şiirinde Dersim tarihini arka plana yerleştiren şair Akın Yanardağ'ın yeni kitabı "Vaktidir" çıktı. Şair ile kitabını, geçmişe yolculuklarını konuştuk, "Vakti midir?"diye sorduk…

Akın Yanardağ Dersim'in tarihini, yaşanmışlıklarını, acılarını ve mücadelesini büyük bir ustalıkla şiirine nakşetmis bir şair. Akın, ilk kitabı Üzgün Ağaç Ağıdı ve ikinci kitabı Aşka Şirk Günleri'nde Dersim'i bir "Bellek" ve "Hatırlatma" olarak önümüze seriyor. Akın, şimdi de Sur Kitaplığı'ndan çıkan yeni kitabı Vaktidir ile okuyucularla buluşuyor. Bir şiirinde "Geçmişe dair hafıza birikimini silmek isteyen, silen, orada kalmak istemeyen iki yanı olur insanın" diyen yanardağ, bunu Kırılma, öfke, sevinç, iyimserlik, inat vesaire gibi hallerin bizde oluşturduğu insanın çeşitli halleri şeklinde ifade ediyor. Devamını oku