Monthly Archives

Mart 2022

Günlükler

mi

mi gelmiş istanbul’a ne diye mi gelmiş
kalbime mi gelmiş gözümün buğusuna mı
elimin tutkusuna mı zıkkımın köküne mi

ben yorganı örtüp üstüme 

puttygen.biz

, müziği örtüp
göğsümü dinlendirip ruhumu dinlendirip kimsenin olmayan kalbimi dinlendirip ben huyumu dinlendirip gıcıklığımı ve keyfimi mi mi gelmiş paldır küldür üstüme öpülesi yerlerine mi gelmiş

buy levitra cheap

, başıma
o bar tuvaletinde sürgüyü çekmeye üstümü indirip acele yerlerime, mi gelmiş bana rakı söylemeye beni içmeye gelmese olmaz mıydı; olurdu. yani sanki ama mi, tüneli kazmış birkez kendi içine gece kazı sesleri, vura vura un edilen çünkü mi, inciyi birkez gizlemiş içine 24 mart'22
yazılar

düş ve gülüş destan yaratır: akın yanardağ

 

“Dışarıda rüzgâr efil efil savuruyor saçlarını
Boşluğunda gökyüzünün
Yürüyor mavinin enginliğine
Dışarıda su yürüyor yatağında
    içlerine denizlerin
/
Musalla taşının kırık çeperinden usulca
     Düşer patikaya ezili şiir”
(“Ezili Şiire Ağıt”)
 
“beni bulmana geldim.” cengiz sinan çelik’in “serdestan” kitabının ilk şiirinde geçiyor bu dize, ve bir dize onu bulmamıza da vesile oluyor.  bu vesilenin şiir yoluyla olmasına şiir adına seviniyoruz fakat, sesinin bize kadar gelmesinde koşulların imkansızlık derecesindeki etkisini de düşünmeden edemiyoruz. aklımıza hüseyin kaytan geliyor mesela. “dağ divanı” adlı toplu şiirlerini (levhalar hariç) bir telefon kanalıyla karşı tarafa iletmesi, o şiir üzerine çalışma, olgunlaştırma olanağının da ne derece zor olduğunu gösteriyor bize. iki örnek arasındaki zorluk farkının ayrı olmasına, yani biri dağ koşullarında diğeri ise cezaevi koşullarında -ki cezaevi, koşullardan ziyade bir de tutukluların tecrit, işkence vs ile karşı karşıya olmaları gerçeği var- olmasına karşın, şiirin yazılma sürecinin ve sonrasında iletilmesinin başlı başına zor koşullarından bahsediyorum. buna karşın şiir cinsinin kendini yazdırması ve kendini okura ulaştırması, bu ürünlerin şiir olarak kendini var etmesinden geliyor. geçelim..

Devamını oku