dünyaya tazelikler getiriyordu ağzın
kokular güller tarhlar getiriyordu
kalbim çekildi yolunuzdan bir gün
bir akşamüstü, sizin gününüz aydınlıkken
siz aşk tazelerken, size göreyken mutluluk
dünyaya tazelikler getiriyordu ağzın
kokular güller tarhlar getiriyordu
kalbim çekildi yolunuzdan bir gün
bir akşamüstü, sizin gününüz aydınlıkken
siz aşk tazelerken, size göreyken mutluluk
"zifiri karanlıkta gidiyor tren
zifiri karanlığı severmişim meğer"
n. hikmet /severmişim meğer
I
Seher vakti habersizce girdi gara ekspres
kar içindeydi
ben paltomun yakasını kaldırmış perondaydım
peronda benden başka da kimseler yoktu
durdu önümde yataklı vagonun pencerelerinden biri
perdesi aralıktı
genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta alt ranzada
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı
üst ranzada uyuyanı göremedim
habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres
bilmiyorum nerden gelip nereye gittiğini
baktım arkasından
üst ranzada ben uyuyorum
Varşova'da Biristol Oteli'nde
yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığım yoktu
siz, siz olun onlara uymayın! onlarda okuduğunuz
şeyin sizdeki anlamlarına varın.
e. yağan
yatağınızdan kalktınız, yara okur gibi okumaya başladınız. kanınızın aktığını, kalbinizin ısındığını hissettiniz, derken.. aşkınız bulunacak mıydı acaba; aşkınız şimdilik içinizde; bir tek sizinle dağın iki başı gibi kırlara çıkıyor; rüzgârla ormanlara arınıp
, sulara yıkanıyor; içindeki gölgeyi asıp.. ama aşkınız bulunacak mıydı.. yani sırrınız bulunup dal budak salacak mıydı daha; dal-budak yayılan yara gibi..
şiiri pek sevmezdiniz ama yazılan şiir size yöneldiği için teslim alındınız. ciddileştiniz
, hayallere daldınız; gözlerinizin iliştiği o ilk nesnelerin üzerinde farkında olmadan bir boşluğa bakıyormuş gibi dünyalar yerleştirdiniz içine ve kalbinizdeki o tuhaflıkla hızlandı kanınız, çıplaktınız. biliyorsunuz çünkü hayatınızla sizin aranızda aşktan daha sağlam bir dayanak yoktu, aşk çünkü, siyasettir, kalbi örgütler geleceğe; inandınız, düşüncenizin yeni bir boyutu gibi gece kalkıp, sizin için kurduğu geçitlerden geçtiniz yola inandınız, inanmadınız, inandınız; inanmadınız çünkü içinizdeki evler onaylamıyor pencerelerini, teni dahi
şimdi sesleri gelir, akşamdan sabaha dinmeyen
bahar gelir. ardısıra bir silah sesi devriliyor üstümüze
her yere gidilebilir artık, her yerden öç alınabilir. öyle
sınırımızken dünyanın sınırları, kolera örneğin, her yere
yayılabilir. yayıldığı yerde durmayabilir. bu yüzden, gerçek
görülenin de ötesidir. daha ötesi de olabilir mi belki o anlam
bahar geliyor
, inerek dağlardan
kendi ağacına yaslanarak geliyor.
bir adındı, onunla mı çıktın yola
seni bir ıssız yerde yakalayan
senden önce ve sonra giden
kimi zaman gölgende solan
o adınla mı kayboldun yolda
-ölünce de seni bir nesne
bir hatıra gibi –kalanların yazgısı
kılan bu adınla mı geçtin hayattan
ona bakınca
yapmak istemediklerini yapmış olduğunu görüyor bende
bu yüzden görmemi istemiyor. benden uzak durduğu ölçüde
yakın duruyor öteye
ona yazdıklarım için bana kızıyor
ama bana yaptıkları için kendine kızmıyor
zamanında söylenmemiş bir şey kırıcı bir niteliğe bürünüyor sonradan:
acaba onun kendisini görmesine izin verdi mi?
bu kadar özlediğin başka bir şey daha var mı
, akya?
özlemek, senin hatalarınla cisimleşip büyüyor.
yurdunun yabanıl ağzı -sisler ardında
kaybolmuş Dörtyol –ömrüm
ne toz toprağı, ne gündüz gece adları
geçmedi eğlencenizden
“akın yanardağ’ın önceki kitapların tekrar baskısıyla birlikte üçüncü şiir kitabı “vaktidir”, çıktı!
üzgün ağaç ağıdı ve aşka şirk günleri adlı şiir kitaplarından tanıdığımız akın yanardağ’ın yeni şiir kitabı olan “vaktidir” sur kitaplığı tarafından yayınlandı.
hafızayı diri tutma alanı olarak hatırlama ve hatırlatma izleği üzerinden giden yanardağ, tam da bugün, yarına dair bir zamanıdır demenin;üstümüzdeki ölü toprağı atmanın, hayatımıza, kalbimize dair orta yerde duran ve olgunlaşan söz ve eylem olanaklarını çoğaltmanın vaktidir, diyor.
iktidarların oluşturmak istediği dünyanın içine alamadığı, değiştiremediği bir öte zaman olarak, egemene, despota, onun normlarına, hazır olana karşı zamanıdır, diyor. cezaevlerinde, sokaklarda, barikatta, düşünsel birikimde bir öte zaman olarak, bizden önce gelen birikimin sürdürülmesidir, diye imliyor.”
kaynak: sancı kültür sanat edebiyat dergisi
Dersimli şair Akın Yanardağ’ın 'Aşka Şirk Günleri' ve 'Üzgün Ağaç Ağıdı'nın ardından üçüncü şiir kitabı ‘Vaktidir’, okuyucularıyla buluştu.
ANF Türkçe -Aralık 3, 2017
‘Bu da düş için çekilmiş bir öğle sonrasıdır/ne gözlerinin dokunduğu evler/ne ellerinin bıraktığı izler yazıldı taşa’ dizelerinin yazarı Genç şair Akın Yanardağ’ın üçüncü şiir kitabı ‘Vaktidir’ Sur Kitaplığı’ndan çıktı. Yanardağ
, “Anlatılan bireysel ve kolektif trajedimizdir. Şiirden başka hiçbir şey dünyaya böylesi bir kafa tutma işinde olamaz” diyor.
Şair Akın Yanardağ, 1994’teki köy yakmaları sonrası yurdunu düşleyen yanının ardına düşen oldu bir nevi. Sonrasında yatılı bölge okulu, ardı sıra şehir hayatı. O hayatın medya algısı, aktarım araçları karşısında geri çekilmeler; sonraki hayatın kendine içerikli risklerinden, içinden geldiği kültürlenmeyle uyuşmayan algılarından kendini sakındı. Bunu anlatırken Fuentes’ten şu ifadelerinden yararlanıyor: “Yurdum benim… seni seviyorum, senin topraklarına dönmek istedim… mantığın ötesinde bir neden… yaşamın yaşandığını öğrenmek.”
Kendi yurdunu düşleyen mantığın ötesindeki bu nedenin insanı verili düzen algısından uzak tuttuğunu düşünüyor. ‘Patikaların tozunda yaşlansın’ isterdi bedeni. Edebiyat pratiği içinde olmak, olanakları bir de buradan çoğaltmak, buradan düşünmek. Yani ona göre; insanın kendisi de bir mevzidir ki, o çekildiği mevzi olarak anlıyorum kendisini. Einstein’ın “Zayıflığımızdan çok gücümüzün yükünü çekiyoruz” dediğini hatırlatarak, bu güçten arınmaya çalıştığını söylüyor.
Şair Akın Yanardağ, ANF’nin sorularını yanıtladı.