Browsing Tag

şiir

Şiir

ay nefti ve eflatun: akın yanardağ

rüya içine ışığın sızdığı yaz, ısrarla orda
 
komşuda açan renkler kuruyan çarşaflar
iradeden bağımsız açılıp saçılan duygular
yaz günü renklerin azarıp bozardığı
öteki uçta ve burada
aynı dikenin acıttığı farklar
 
artık kimin özür dilemesi gerektiği önemsizken
kuruyan elbiseler arasında bir yaz, ısrarla orda
 
sabah olsa da uyansak mı? aşkın utanması yoktu diyelim,
bizim de mi yoktu?  mutfak duvarı dibinde, toz ve kırıntının
içine uyuyan, rüyanın sabahı olsa da uyansak..  ama sonraki
gün bir şeyler içtik ve yine uyansa mıydık, bir şeyler okunsa
mıydı gibi iç mırıltılar ve kırıntılarla masada, zamandan
soğuyan bardaklar gibi, sorsa mıydık: sabahla aramızdaki
mesafe ne kadar ve nereye kadar gidecektik, hem sonra dün
söz verdiğim arkadaşla, vazgeçse miydik.. 
Devamını oku

Şiir

aşk mesafesi: akın yanardağ

aşkın taze bir adı var
başka bir nazı var
dersim’de
 
kim geldi yolu tutulan bahçeden
inerken akşam gölgesi
o ağacın dibine
 
benden geçiyordu gözün seyri
uzak yerlerin bir hatır rüyası
bende yüz buluyordu
Devamını oku

Şiir

gözlerimle gördüm: akın yanardağ

gözlerimle gördüm bu sabah
ölüme eşitlendiğini göğün
kanın hücum ettiği alanlarda
bozkırın su taşıdığını ormana

gözlerimle gördüm bu hayatı
sabahın ilk saatlerinde olanların
başımızın üstünde ve dünyanın
dışında bir yerde oluştuğunu

bir çok yerde süren yolların
başka yerlerde oluşan yalnızlığını Devamını oku

Söyleşi

Şair Emrullah Alp ile Akın Yanardağ Söyleşisi

“Benim Tanımlara Karşı Bir Savaşım Var. Fişlerin Yeniden Yazılmasını Talep Ediyorum”

İçimden Hiçime (2013) ve Kekeme Kırıntı’dan (2017) sonra üçüncü kitabın Sanıgeçtiğimiz günlerde yayınlandı. Evet, insan bir şekilde çağrılır ama neler oldu bu arada ve şiir nasıl çağrıldı, nedir bu kitabı hazırlayan süreç?

İnsan yakın olduğunu çağırır, yakın olduğu da onu. Bizim şiirle böyle bir birlikteliğimiz var.

Benim iç cebimdeki kalem ne zaman kendini tüketmek istese hep şiire koşar.

Sanı’nın süreci tek bir şiir düşünülerek hareket ettiğim için dinlenerek, susarak, uzunca bir zaman ayırarak gelişti ve tamamlandı. Sanı şiirini bir karakter olarak düşünerek onun ağzıyla konuşmaya,

Onun gibi bakmaya ve Onun ruhuna uygun kelimeleri seçerek yazmaya çalıştım.

Kitabın ikinci kısmı olan Ahdaş bölümünü ise ruhları ve yaratılışlarıyla her biri farklı olan şiirler oluşturdu. Devamını oku

Şiir

solgun kırlara da büyür çayırlar: akın yanardağ

iç detay/: o arayış gelip buldu beni. düşmüş bir tetik gibi

bekliyordum bunu. gelip bulacaktı beni ve benim ondan

kurtuluşum olmayacaktı; bir heves gibi, gibi..

 

uykudan uyanmış, sarsaklığın geçmesini bekliyor; sabahın,

kendini bende hissetmesini değil, ellerimin, sabahın

balkonundaki kuşlara değmesini istiyor..

dış detay/: siz zaten ölü bir insan olarak doğdunuz, bunu

anlıyorum. konukluğun dünya halinden geliyordunuz, kollarınız

taşırken o silahları, ayaklarınız ah etmiyordu; üstelik işkence

görmüş bir haliniz de vardı, bunu, kollarınızdaki yanıklardan

ve sigara izlerinden ve gözlerinizdeki o anlamdan çıkardım.. Devamını oku

Şiir

cherie: mehmet çetin

ama sen mi çağırıyorsun ben mi geliyorum
durmadan tarih düşü gören bir eski cafede
edithpiaf şarkısına mı çağırıyorsun beni
sen. eski sokak şarkılarınca
dokunaklı. ay kaçağı. ürkek kuşlar dalı
cherie. sesinde derin titremesi var bir nehrin
sayfaları açık unutulan kitaba benzeyen yüzünle

okuyorum nasıl da güzelleşiyor yeryüzü
ne çok umutlanıyorum yaza hazırlanıyoruz
cherie, bahar gibiyim tavernie des halles’de..

mösyö, bir demi daha lütfen. yazılmalı bu şarkı
kentin en mahçup yerine akıp gidecek çünkü
seine nehri. ortayerinden kutsayıp paris’i
ortayerinde kalbim

tavernie des halles’deyiz. bizimle, yaşlı leo bile Devamını oku

Şiir

kırılma ağacı*

kış da geçecek, biliyorum

artık birikemediği alanlarda

dalların sesini de alarak içine

sanki toplanmış kabahatleriyle

bir çocuk, mahcup bir gülüş gibi

gelip senin gözlerinde büyüyecek Devamını oku

Şiir

iç öfke*

sesim şu parçalanmış taşa değdi

ne yapılması gerekecekti şimdi

gözün önümüzden çekilen kuşlara değmesi

,

hırsın bu yabanıl arzusu nasıl önlenecekti

içinde ölme hevesi o tutkuya karşı

ne yapılması gerekecekti

 

elim yandıysa içinde tüten aşktan

su bile yanıp geçmişse o ki külden

nasıl bir biçim almam gerekecekti

kendime karşı, fotoğrafıma karşı Devamını oku

Blog Söyleşi

Zamanın bu kadar can yakıcı olduğu yerde şiir bir ihtiyaç

“Kalbim çekildi yolunuzdan bir gün. Bir akşamüstü, sizin gününüz aydınlıkken. Siz aşk tazelerken, size göreyken mutluluk.”

‘Üzgün Ağaç Ağıdı’, ‘Aşka Şirk Günleri’ ve ‘Vaktidir’ adlı üç şiir kitabı olan genç şair Akın Yanardağ; bir ifade biçimi olarak gördüğü şiiri tanımlamanın, şiirin ne olduğunu söyleyebilmenin çok mümkün olmadığını ancak şiirin, insanın kendi kalbine inmesi olarak düşünüyor.

“Kendi kalbine inmesi” Yanardağ için çok önemli bir imge. Çocukluğu ve ilk gençlik çağları, 1938 Dersimi’ni yeniden yaşatan 1993-1994 yıllarındaki yoğun köy boşaltmaları döneminde geçmiş. Yatılı okuduğu yıllarda şiire yönelen Yanardağ, şiirlerine yansıyan bu dönemi şöyle anlatıyor:

“Benim kendi hayatımda ani, hızlı gelişen bir süreçti. Kendi dilinden, kültüründen, yaşam alanından koparılıyorsun ve başka bir kültüre, mecraya atılıyorsun. O yılların üzerimdeki etkisi, sonradan ortaya çıktı. Şiirlerime yansıdı. Neticede küçüktüm ama şiir eğer hafızayla, aidiyetle, dille de ilgili bir şeyse sonradan bunun etkisi ortaya çıkıyor şiirle birlikte. Yani şiir, benim için yaşadıklarıma, çocukluğuma yönelik bir kazı faaliyeti oldu. Ondandır ki ‘hafıza’, ‘hatırlama’ temel izleğim oldu.” Devamını oku