o gün sokağımda oturmuyor olsaydın, bu öykü olmayacaktı: sana..
"ama sen mi çağırıyorsun ben mi geliyorum /durmadan tarih düşü gören bir eski cafede
edith piaf şarkısına mı çağırıyorsun beni /sesinde derin titremesi var bir nehrin
sayfaları açık unutulan kitaba benzeyen yüzünle” Mehmet Çetin
Sıra sıra göç katarı ile yola düşen köylüler, artlarında yaşam alanını bırakarak ve o yaşam alanı tarafından uğurlanarak yolun insafında inatlar biriktirip kendini sürdürecektiler. Öte kentlerin içine bir iç sürgün olarak kendilerine yeni yaşam alanları yaratacaktılar. Ardı sıra katliamlar, kovuşturmalar, erimeler, dağılmalar içinde dahi egemenlere rahat vermeyeceklerdi bu inatçı sürgünler. Ama..[1]