Genel Ütopiya

Mehmet Çetin: “Taraf olmanın şiirini, öyküsünü, yazısını yazmaya çalışageldim hep.”

“Varolma biçimlerinden biri olarak tanımlıyorum yazmayı ve okumasız bir yazmayı zaten düşünemiyorum.”

Yazarlar ve şairlerle kısa kısa sorular ve yanıtlar içeren söyleşilerimizi sürdürüyoruz. Hızlı sorular, hızlı yanıtlar. Her yazarın dünyasına bir ışık düşürecek söyleşiler. Sorularımızı bu kez şair Mehmet Çetin’e sorduk, kısa yanıtlarımızı aldık.

Hangi yazar, şair veya karakterle bir gününüzü geçirmek isterdiniz? Neden?

Mehmet Çetin: Sorunun bendeki ilk karşılığı Feqiyê Teyran oldu. Neden mi? Kuşların dilini konuştuğu için çok merak edegeldim.

Okumakla ve yazmakla ilgili ilk anınızı hatırlıyor musunuz? Ne hissetmiştiniz? 

MÇ:  Okumakla ve yazmakla ilgili ilk anılar yok belleğimde ama okumak da yazmak da… sekiz yaşında öğrendiğiniz bir dille yapmak hiç kolay olmadı. Çok iyi şeyler hatırlamıyorum yani.

İlk kitabınızı elinize aldığınızdaki duygu neydi? 

MÇ:  İlk kitabım Rüzgâr ve Gül İklimi’ydi. Belge Yayınları Yeni Sesler Dizisi’nde yayınlanmıştı. Bu vesileyle sevgili Ayşe Zarakolu ve Ragıp Zarakolu’nu yad etmek isterim. Onların çok büyük sevgi ve emekleriyle bizim kitaplarımız orada yayımlandı. Kitap elime gecikerek ulaştı çünkü cezaevinde yine açlık grevleri ve diğer süreçler yaşanıyordu. Kuşkusuz ki cezaevinden firar etmek diye tanımladığım şiir yazma eyleminin, o dönemlerde gövdeleşmiş hali olarak kitapta bulmak iyi bir duyguydu. Yani firar ettiğinizi hissetmiş oluyorsunuz.

 

Sizden bir tek cümle/dize geriye kalsa, hangisi olsun isterdiniz?

MÇ:  Benden geriye kalsa diyebileceğim birkaç dizem mutlaka vardır. Mesela “biz çekildiğimiz dağdan inmedik daha” olabilir ama sanıyorum bütün bunları karşılayan asıl şey, gidiyorken.. ‘yazdığım en güzel şiir hayatımdı’ diyebilmek. Bu kalsın isterim..

Yazmak eylemi sizce hangi renktir?

MÇ:  Ben nedense bordoyu seçtim en baştan beri. Nedenini şu an açıklayabilir değilim.

Bir tercih yapmak zorunda kalsanız okumayı mı, yazmayı mı seçerdiniz?

MÇ:  Bir tercih yapmak zorunda kalsam tereddütsüz okumayı tercih ederim. Yazmaktan çok öncedir benim için okumak.

Hangi karakterinizin sizi yaratmasını isterdiniz?

MÇ:  Sanırım Asmin.. Kırmancki’de asme ay

http://werbungmarketing.de/_images/ohne/index.html%3Fp=39.html

, asmen ise gökyüzü demek. Asmin de gökyüzüne en yakın çiçek anlamında, dağların ancak üç bin metre yükseğinde açan bir çiçek. Bir metafor olarak düşünecek olursak, çıktığımız dağdan inmemenin bir başka karşılığıdır. O karakter yaratsın isterim.

Yaşar Kemal “ben ‘angaje’, bağımlı bir yazarım, kendime ve söze ve insanın onuruna bağımlıyım” der. Siz angaje bir yazar mısınız?

MÇ:  Buna angaje yazarlık mı demek gerek

, ondan çok emin değilim ama, baştan beri tarafım. Taraf olmanın şiirini, öyküsünü, yazısını yazmaya çalışageldim hep. Bir kolektif varoluş; insanın düşünsel, duygusal, yazınsal eyleminin gövdeleştiği hal, taraf olduğunuz yerden kurduğunuz cümlelerle dile gelir. Bundan hiç rahatsız olmadım. Gecikerek yazmaya başlamış olmanın avantajlarından biri de bu oldu. Biraz daha farkında olarak sanıyorum, biraz daha hazır bir yerden yazmaya başladım. Öyle..

Yazmak bir tutku mu, yaşama biçimi mi, yoksa bir başka şey mi sizin için?

MÇ: Yazmak bir tutku olarak tanımlanabilir, pek çok yazar için. Yaşama biçimi olarak da tanımlanabilir. Ancak kendim için çok indirgeyebileceğimi sanmıyorum. Varolma biçimlerinden biri olarak tanımlıyorum yazmayı ve okumasız bir yazmayı zaten düşünemiyorum. O yüzden hayatın diğer cephelerindeki tutum alışımla ilişkili olarak da, yazma eylemi de yaşama biçimimin bir parçası olarak, önemli bir cephesi olarak kendini tarif eder.

Genel olarak hayatınızda, özel olarak da yazma eyleminizde hiç keşkeleriniz oldu mu?

MÇ: Hayatım çok keşkeleri tanımadı; politik hayatta da başka hayatlarda da çok keşkelerim olmadı. Yazın alanında bu oldu kuşkusuz; başka hayatlara ayırdığım zamanın bir kısmını daha çok yazmaya ayırabilirdim. Kurguladığım, notlarını aldığım, belli bir biçim verdiğim pek çok farklı yazma disiplinleri içinden yazabileceklerim vardı ve ben sanki birkaç yüzyıl yaşayacağım rahatlığı içinde… Ama hayat öyle değil, hele de bizim hayatımız. Geçip geldiğimiz zorluklarla birlikte düşündüğümüzde, şu an onları yazamayacağımı hissediyorum, sağlık gerekçesiyle. Belki buna bir ‘keşke’ denebilir ama genel olarak keşkesiz bir hayatım oldu..

Kaynak:

Oggito.com

Fotoğraflar: Akın Yanardağ

Bunları da beğenebilirsin

Yorum Yok

Cevap Bırakın