üzgün ağaç ağıdı
I.
hatıradır beni sancıyan bir anı bile kalmışsa senden
biraz da bu yüzden durup sığınıyorum günlerin geçti’ğine
hayli güz yaprağına hayli dil ve bir kaç da name niyetine
suyun bir bir devirdiği ağaçların hüznüne çıkıyor yolum
iyiysen, güzelsen bir, kalkıp giderim artık ben
zaman pörsüdü bende. bir ağarma olarak kaldım hayata
nehir uzun akarsa uzun olur seyir, göç uzun akar: gördüm
ben burada
üzgün ağaçlarım orda..bölündük iki zaman arasında. yaz:
II.
oturmuş bir yara
ömrümü kemiriyor, gördüm..
rüzgâra yaz, ırmağa, dağa
bölündük iki zaman arasında
taşla ağaca,yaz: ayrılığa..
dağları bir baştan bir başa
yakılan tanrıça taru da
orada yangın halesi
üzgün ağaç sen, üzgün ağaç ben
aşkların üzgün ağacı olmak işte
siz, kendinizle dahi uzlaşmasız
üzgün ağaçlargöç ve sürgün ile
her yerde kendini çoğaltan istek
her yerde o rengi bulan direngen
ne güzel, her yere kendi baharını
taşıran..bir dal ve sacayağı yelin
üzgün ağaç, sen. üzgün ağaç
kendi yetimine yangın halesi
yakınlık için
ama şimdi bir akşam gibi olan yakınlığınız
yani nasıl olan ve hep mi olan yakınlığınız
eski evler eski yapılarla süren yakınlığınız
yerini yadırgayan ile zincirini koparan atınız
hiç bir yere ait olmanın büyüttüğü çiçeğiniz
salaltında kanlı o gömlekle olan yakınlığınız
yüzyıl sürmüş bu su kanallarıyla yakınlığınız
yani bu süren ve büyüyen yakınlığınız
ama umulmaz, umulmaz yakınlığınız
eski yapılar eğilen göğümüzdür biraz da
bir dağın eğimine doğru gözucumuzla
ve yani başını eğip gökten baktığın bu dağ
görülen yerlerin yakınlığı ile benzerliğidir
onaran bu yapıyı bu yüzyıllık su kanalları
-nı kımıldayan yaprağın toplandığı kırları
bir mezar toplamına çevrilmiş ağıdınızla
yakınlığınız..
akşam sabah için
mutfakta kaynayan bir şeyler
zamanı bildiriyor avluya
kalabalık balkondan
uzun uzun bakılacak
sazlıklar özleniyor
sağında şehir sesleri
alnında ağaçlar var, oysa
dünyayı çevreleyen hiçbir
yereait olmamanın çiçeği de
uzak büyüyor bizden
kaynak: esmer, sayı 76
Yorum Yok